esmer gelincik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
esmer gelincik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Kasım 2016 Salı

Çocukken...


Çocukluk zamanlarında hep susturdum seni. İçine kapayıp kuytu bir köşede küçüklüğünü gizledim. Dersti, ev işiydi, yemekti derken, seni bedenen büyüttüğümü fark edemedim.
Doğru olan o zannediyordum. Gördüğüm, öğrendiğim, hissettiğim buydu.

Bir şarkı vardı o zamanlar...
" Çok tatlısın, güzelsin
Şekerci mi baban senin..." diye...
İşte o şarkıyı;
"Kaşın çatık, yüzün asık
Gardiyan mı baban senin..." diye çevirmişlerdi benim için.
Haklılardı... Üstelik babam gerçekten Gardiyandı.

Yıllar sonra İzmire geldiğimde, burada ikamet eden eski bir komşumuzu annem aramış, kızım size yakında bir yurtta kalıyor deyince, onlar da; "Bir haftasonu buyursun bize gelsin" demişlerdi. Ama benimle yaşıt olan kızları; "Ay şimdi gelip sus pus oturacak, ne konuşacağız ki demiş." benim için. Beni görünce şaşırmış,  böyle düşündüğünü itiraf etmişti. Çocukluğumuz birlikte geçmiş ama hiç oynamamıştık birlikte. O gerçek bir çocukken ben çok olgun, sessiz bir büyük gibiydim.

Şaşırmakta haklılardı. Çünkü ben o çocuğu bir hastane odasında, yaşından epeyce büyük bir bedenin içinden geri çıkardım. Üzerinde ki ölü toprağı, ölümün kıyısındayken kaldırdım.
Bazen bir çocuk gibi içim içime sığmıyorsa çok görmeyin. Ben yalnızca  mutluyken çocuk gibi oluyorum.

Hamide Gür Çatak


20 Kasım 2016 Pazar

TECAVÜZÜ MEŞRULAŞTIRMA




112 Acil Çağrı Karşılamada görev yaparken yaşadığım kötü bir anıyı paylaşacağım.

Bir kadın aradı. "Çabuk Ambulans gönderin" dedi. Ne olduğunu ve adresini öğrenmek için sakinleştirmeye çalışırken "Çocuğuma tecavüz edildi. Ne olur hemen gelin." deyip adresini verdi. Hem ambulans hem de polis ekibi gönderdik olay yerine.

Bir yandan gelen diğer çağrıları cevaplıyor, bir yandan da inşallah gerçek değildir bu diye düşünüyordum. Ekipçe kulağımız telsizde, olay yerine giden ekipten haber bekliyorduk. Asılsız ihbar ise anons geçerlerdi hastaya ulaşamadık diye ama öyle olmadı. Götürecekleri hastanenin acilini uyarmamız için anons geçtiler.
O annenin sesini, sesinde ki çaresizliği ve kederi unutamadım.

Kapıyı açık bırakıp, üst komşuya bir şey almak için giden anne, döndüğünde çocuklarını evde bulamamış. Apartmanın bodrumunda ağlama sesi duymuş ve oraya indiğinde küçücük iki yavrusunu perişan halde, üstelik olay devam ederken bulmuş. Sapık mahallenin delisi... Aklını ve uçkurunu bu kadar hızlı kullanan bir deli... Tecavüze uğrayan üç yaşında ki erkek çocuğu hemen ameliyata alındı. Yanında da bir yaşında olan kız kardeşi varmış ve o son anda tecavüzden kurtarılmış.
Ne  ceza aldı ya da ceza aldı mı bilmiyorum. O annenin ve çocuklarında kim olduğunu bilmiyorum. Ama küçücük bir zaman diliminde, tüm ömürlerini etkileyecek yaralar açıldı.

Başka masumların canı yanmasın diye önlem almak ve bu durumu yaşayan üç yaşında da otuz yaşında da olsa, bu çirkinliği yapanların en ağır cezayı alması lazım. Daha duymadığımız ne acı olaylar vardır, dile getirilemeyen... Mağdur olan suçlu gibi susup, susturulurken... Tecavüzcü elini kolunu sallayarak ortada gezmemeli. İdamsa idam, hadımsa hadım. En ağır ceza neyse o verilmeli. Aksi kabul edilemez. .


Hamide Gür Çatak
.
#tecavüzmesrulastirilamaz#tecavuzumesrulastirma #adalet#insanhaklari #kadinhaklari#bedenimedokunma#kucukbedenleredokunma#tecavüzsuctur #pedofilisuctur#cocukistismarinahayir

TECAVÜZ MEŞRULAŞTIRILAMAZ



Eskiden evde yalnız kaldığımda üç harfliler gelirdi aklıma, onlardan korkardım. Zamanla bunun yersiz olduğunu anladım. Hiçbir haber programında onların saldırısına, tecavüzüne uğrayanı görmedim. Asıl korkmam gereken insandı.

Okullar, minibüsler, otobüsler, yollar, parklar, iş yerlerimiz, evimizin önü hatta evimizin içi bile güvenli değil. Bin tane koruma da dönmüyor etrafımızda, diken üstünde Allaha emanet yaşıyoruz.

Mağdur bebekler, çocuklar, kadınlar ve onların babası, kardeşi, kocası, sevgilisi olan mağdur erkekler... Yeni çıkan yasa için Bakan Akdağ; "Tecavüzcüleri kapsamıyor. " diye ifade etmiş. "Cebir, tehdit, hile olmadan..." ifadesi rıza anlamı yüklüyor. Ucu açık... Aileleri baskı altına alıp, kız çocuklarını tecavüzcüsü ile evlendirip köleleştirecek bu teklife karşıyım. Tecavüzcülerin en ağır cezayı almalarını istiyorum.

Bir nesil, milyonlarca insan  tecavüz korkusuyla yaşıyor. Bana dokunmayan bin yaşasın diyerek yaşatılan yılanlar oldukça da bu böyle olmaya, canlar yanmaya devam edecek... Hangi vicdanlı insan böyle bir teklife evet deyip başını yastığa rahat koyabilir. Karısı, kızı veya kardeşinin gözlerine bakmaya yüzü olabilir.

Ve dört bin istismarcı tahliye edilecek. Tecavüzcülere ağır ceza verilmesini beklerken, içerdekilerin de affedildiğini öğreniyoruz. Bu mudur adalet?


Hamide Gür Çatak

#tecavüzümeşrulaştırma#namusumuzadokunma#tecavüzmeşrulaştırılamaz

1 Ağustos 2016 Pazartesi

Kâğıtlar Daha Çok Duymuştur Sesimi




 Küçüklüğümden kalan en güzel alışkanlığım yazmak.✏ Hissettiklerimi kâğıtlara yazar, bazen yazdıklarımı yırtar atardım. En büyük sırdaşım olmuştur kâğıtlar... 📝

 Yazarak ders çalışır, öğretmenlerin anlattıklarını yazarak not alırdım. Hatta annemin "Elalemin çocuğu da ders çalışıyor. Bizimki de... Her yer kağıt. Bu nedir böyle..." deyişi kulaklarımda hâlâ. :)

 Lisedeyken mektup yazardım aileme, arkadaşlarıma. (İzmir'de yatılı lisede okudum) ✉ O zamanlar yani doksanların sonu iki binlerin başında teknoloji böyle her eve ulaşamamıştı. Zenginlerin evinde bilgisayar vardı. Yani onlar daha erkenden bağımlısı oldular bu meretin... Kazancımız büyük a dostlar. 😉

 Her gün günlük yazardım. Hüzünlenir yazar, sevinirim yine yazardım. Öyle ki konuştuğumdan fazlasını ve konuşmaktan daha fazla yazardım. Kağıtlar daha çok duymuştur sesimi. Nefretimi, sevgimi, kırgınlığımı, öfkemi... Hepsini kağıtlara döktüm. Görülmesini istemediğimi yırttım, yaktım. Birine söylesem kırardım belki, geri de alamazdım zamanı. Kırmadan ve daha çok kırılmadan yaktım. 

 Şimdi kâğıtlardan çok akıllı telefonumun not defterini kullanır oldum yazmak için. Araç değişsede amaç baki... Yazdıkça çoğaldığımı, huzuru, doyumu hissediyorum. Karın tokluğuna yazıyorum ya acıkıyorum illa... 💜

 İyi günler herkese..


Siz Hiç Güneşin Doğuşunu Tek Başına Seyrettiniz mi?



Siz hiç güneşin doğuşunu tek başına seyrettiniz mi?


En taze haliyle yepyeni bir gün başlıyorken, şehrinizi hissettiniz mi?


O şehirde tüm renkler tamam mı?


Olması gereken tüm insanlar oradalar mı?


Yaşanması gerekenler bu kadar mı?


Neleri unutmuşum, nelerden vazgeçmişim daha neler yapabilirim bu şehirde diye hiç düşündünüz mü?


İnsan eksikleri ile de insan...


Yalnızlığı ile de insan...


Sadece kazandıkları ile değil. 


Kaybettikleri ile de insan. 


Siz gün doğarken kaybettiklerinizden vazgeçip elinizde bulunanlarla yetindiniz mi? 


Gün batarken bir hüzün çöküyor sebepsiz...


Belki de karanlığı sevmiyoruzdur.


O yüzdendir bu melankolik halimiz.


Kalabalıklar da kafamızı karıştırır. Hayallerimize sınırlar koyar.


Siz hiç güneşin doğuşunu tek başına seyrettiniz mi?


Hamide Gür Çatak


(Not:Fotoğraf alıntıdır. )


Hayallerinizi Kağıtlara Yazın




Ne hayaller kurarız uzun uzun
Üzüntüleri atarız bir yana
Gizli bir şeyi kalmaz ruhumuzun
Bütün şiirlerimi okurum sana
Ne hayaller kurarız uzun uzun...

Ümit Yaşar Oğuzcan 


Hayal kurmaktan ve umut etmekten vazgeçmeyin hiçbir zaman...
Bakarsınız bir gün o hayalinizi yaşarken başka hayallere yol almışsınız. Bu fotoğraf bir hayalin gerçek oluşunun kanıtıdır. Naçizane tavsiyem hayallerinizi kağıtlara yazın. Söz uçar yazı kalır diye değil! Bakarsınız yol olur, yönünüz olur. Hem de hayallerinizin önüne etten bir duvar örmemiş olursunuz.

Bu kez kendi şiirlerimi değil Ümit Yaşar'ın şiirlerini yüksek sesle okudum. Tadı doyumsuz... Doğa da şiiri seviyor. Bende... 💙🌅


22 Haziran 2016 Çarşamba

Gaz Lambası




Bu fotoğrafı facebook'ta görüp kaydettim. O kadar güzel ki...
Her baktığımda farklı bir anı canlanıp gözlerimde hayat buldu yeniden. İki tanesini yazacağım. 

Babaannemlerin köy evi bence köyün en güzel yerinde ki evdi. Tüm köye kuş bakışı... 🏡 Tuvalet evin avlusundaydı. Gece tuvaletim geldiğinde annemi uyandırırdım. Elinde gaz lambasıyla söylene söylene yarı açık gözle tuvalete götürürdü beni. "Gız hadi ha nedisin, bitmedi mi daha" deyişi kulaklarımda hâlâ. 😂 Uykusu kaçsın istemiyor haliyle...(Elazığ şivesi)


Birde köyde kendi evimizdeyiz. Annem komşuya gitmişti. Ben ve iki küçük kardeşim evde yalnızdık. Elektrikler kesilmiş korkmuştuk ama ben o an korktuğumu belli etmemeliydim, ablaydım. Yaktım gaz lambasını, sarıldım kuzularıma, korkmayın ben yanınızdayım dedim.👫 Yanınızda olmak ne kadar değerli bir bilseniz!.. (Ne kadar az bir arada olduk, ne kadar çok ayrı düştük sizinle..)


Şimdi ben bu fotoğrafa bakıp hangi yıllara, hangi yaşlarıma giderim daha... 


Size de anılarınızı hatırlattı mı? 😊 İyi geceler. 🎑🌃

16 Aralık 2014 Salı

Neden mi esmer gelincik?


Çocukluğumdan beri en sevdiğim çiçektir Gelincik.  Hüzünlü, narin ve esmer…





Kendi halinde bir çocuktum. Ailemden oyuncaklar istemez, kendi ürettiğim ve bazen türettiğim şeylerle oynardım. Kimi zaman bir taraktı bu, kimi zaman bir çorap.  Çoğu zaman kağıtlara bebek resimleri çizip, onları kesip oynadım. Kağıttan barbi bebeklerimdi onlar benim. Öyle çok barbi bebeğim vardı ki… Köye gidince de gelincik çiçekleri ile oyun oynardım, konuşurdum, dertleşirdim. O zamanlar büyüyüp evlenince bende kırmızı gelinlik giyinip gelincik olmak isterdim. Çok severim gelincikleri çok. Onları dalında seyretmek daha büyük zevk veriyor şimdi.

Gelincikler; kırmızı gelinlik giyinmiş, esmer uzun saçlı gelinlerimdi benim fakat gelincik çiçeği; hüzünlü, yaralı kalpleri, kavuşamamayı, unutamamayı simgelermiş… Bitmeyen bir aşkın, bitmeyen şarkısıymış meğer gelincik.


Bundandır ki; Farid Farjad’ın kemanını ağlatan bir hüzün olmuş… Ve yüreğinde gelincikler açanlar bilirler!  O nerede isterse orada karşılar baharı. Ve ne zaman bir gelincik görsem yüzümde bir tebessüm belirir, mutlu olurum.  Gelinciğin hüznünü, yalnızlık eşliğinde mutlaka dinlemelisiniz. Gözlerinizi kapatıp koyu kırmızı ve yeşilin hakim olduğu bir tarlada olduğunuzu düşleyip dinlemenizi tavsiye ederim. Benim gibi yazmayı sevenler ise eline kağıdını, kalemini alıp öyle dinlemeli ki yüreğindeki gelincikler dile gelsin...




Gelincik sevgidir, gelincik sevgilidir… Rüzgara direnen güçlü çiçek, dokunursanız yapraklarını dökecek kadar da narindir.  Gelincik ismi geleneksel Türk gelinliklerinin kırmızı olmasından gelirmiş. Ve bir bölgede çok asker ölürse orada gelinciklerin açtığı rivayet edilirmiş. Romalılar da ise karasevdaya düşenlere gelincik çiçeğinin şerbeti içirilir, bunun aşk acısını hafiflettiği düşünürlürmüş. Öyle yabani ot deyip geçmeyin, ne acıları, ne hüzünleri, ne düğünleri simgelemiş…



Çocukluğumda ki hayalimi kırmızı nişan elbisesi giyinerek gerçekleştirdim. Gelincik oldum bende; Narin, hüzünlü ve esmer… 




14 Aralık 2014 Pazar

İlk blog yazım, heyecanım ve ben...


Merhaba, bloğuma hoş geldiniz.


Anneanne yadigarı olan ismini son derece seven,soyadına sevdiği adamın soyadını eklemiş; evli, meraklı, duygusal, biraz çocuk ruhlu ve birazcık da dili keskin biriyim.

Terazi burcu olmamın artısı olarak düşündüğüm sanata olan meyilim sayesinde; resim, şiir, fotoğraf ve makyaj alanında oldukça ilgiliyim ve yemek konusunda da elimin lezzetli olduğu söylenir.

7,5 aylık doğduğum için mi bilmem fazla sabırsızım, beklemeyi ve belirsizliği hiç sevmiyorum.


En sevdiğim çiçek Gelincik, en sevdiğim sanatçı Kıraç, en sevdiğim şair Ümit Yaşar Oğuzcan.



Bu blogda hayata dair deneyip memnun kaldığım ve denenmeye değer bulduğum tecrübelerimi ve benliğimi sizlere yansıtacak paylaşımlarda bulunacağım. Kısaca; hayata dair aklınıza gelebilecek birçok şeyi burada bulabileceksiniz.

Ruh halime göre daldan dala atlayacağım bu blogda düşersem gülmeyiniz diyerek ilkyazımı sonlandırıyorum. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Diğer yazılarımda buluşmak üzere,



Sevgiyle kalın.