KALEMİMDEN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
KALEMİMDEN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Kasım 2016 Salı

Çocukken...


Çocukluk zamanlarında hep susturdum seni. İçine kapayıp kuytu bir köşede küçüklüğünü gizledim. Dersti, ev işiydi, yemekti derken, seni bedenen büyüttüğümü fark edemedim.
Doğru olan o zannediyordum. Gördüğüm, öğrendiğim, hissettiğim buydu.

Bir şarkı vardı o zamanlar...
" Çok tatlısın, güzelsin
Şekerci mi baban senin..." diye...
İşte o şarkıyı;
"Kaşın çatık, yüzün asık
Gardiyan mı baban senin..." diye çevirmişlerdi benim için.
Haklılardı... Üstelik babam gerçekten Gardiyandı.

Yıllar sonra İzmire geldiğimde, burada ikamet eden eski bir komşumuzu annem aramış, kızım size yakında bir yurtta kalıyor deyince, onlar da; "Bir haftasonu buyursun bize gelsin" demişlerdi. Ama benimle yaşıt olan kızları; "Ay şimdi gelip sus pus oturacak, ne konuşacağız ki demiş." benim için. Beni görünce şaşırmış,  böyle düşündüğünü itiraf etmişti. Çocukluğumuz birlikte geçmiş ama hiç oynamamıştık birlikte. O gerçek bir çocukken ben çok olgun, sessiz bir büyük gibiydim.

Şaşırmakta haklılardı. Çünkü ben o çocuğu bir hastane odasında, yaşından epeyce büyük bir bedenin içinden geri çıkardım. Üzerinde ki ölü toprağı, ölümün kıyısındayken kaldırdım.
Bazen bir çocuk gibi içim içime sığmıyorsa çok görmeyin. Ben yalnızca  mutluyken çocuk gibi oluyorum.

Hamide Gür Çatak


16 Aralık 2014 Salı

Neden mi esmer gelincik?


Çocukluğumdan beri en sevdiğim çiçektir Gelincik.  Hüzünlü, narin ve esmer…





Kendi halinde bir çocuktum. Ailemden oyuncaklar istemez, kendi ürettiğim ve bazen türettiğim şeylerle oynardım. Kimi zaman bir taraktı bu, kimi zaman bir çorap.  Çoğu zaman kağıtlara bebek resimleri çizip, onları kesip oynadım. Kağıttan barbi bebeklerimdi onlar benim. Öyle çok barbi bebeğim vardı ki… Köye gidince de gelincik çiçekleri ile oyun oynardım, konuşurdum, dertleşirdim. O zamanlar büyüyüp evlenince bende kırmızı gelinlik giyinip gelincik olmak isterdim. Çok severim gelincikleri çok. Onları dalında seyretmek daha büyük zevk veriyor şimdi.

Gelincikler; kırmızı gelinlik giyinmiş, esmer uzun saçlı gelinlerimdi benim fakat gelincik çiçeği; hüzünlü, yaralı kalpleri, kavuşamamayı, unutamamayı simgelermiş… Bitmeyen bir aşkın, bitmeyen şarkısıymış meğer gelincik.


Bundandır ki; Farid Farjad’ın kemanını ağlatan bir hüzün olmuş… Ve yüreğinde gelincikler açanlar bilirler!  O nerede isterse orada karşılar baharı. Ve ne zaman bir gelincik görsem yüzümde bir tebessüm belirir, mutlu olurum.  Gelinciğin hüznünü, yalnızlık eşliğinde mutlaka dinlemelisiniz. Gözlerinizi kapatıp koyu kırmızı ve yeşilin hakim olduğu bir tarlada olduğunuzu düşleyip dinlemenizi tavsiye ederim. Benim gibi yazmayı sevenler ise eline kağıdını, kalemini alıp öyle dinlemeli ki yüreğindeki gelincikler dile gelsin...




Gelincik sevgidir, gelincik sevgilidir… Rüzgara direnen güçlü çiçek, dokunursanız yapraklarını dökecek kadar da narindir.  Gelincik ismi geleneksel Türk gelinliklerinin kırmızı olmasından gelirmiş. Ve bir bölgede çok asker ölürse orada gelinciklerin açtığı rivayet edilirmiş. Romalılar da ise karasevdaya düşenlere gelincik çiçeğinin şerbeti içirilir, bunun aşk acısını hafiflettiği düşünürlürmüş. Öyle yabani ot deyip geçmeyin, ne acıları, ne hüzünleri, ne düğünleri simgelemiş…



Çocukluğumda ki hayalimi kırmızı nişan elbisesi giyinerek gerçekleştirdim. Gelincik oldum bende; Narin, hüzünlü ve esmer…