gunluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gunluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Kasım 2016 Çarşamba

Esmer Gelinciğin Masalı



Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde. Develer tellâl, pireler berber iken, esmer bir gelincik çiçeği varmış. Gündüzleri insanları seyreder. Geceleri ne yapsam da kimse üzülmesin, kimseyi de üzmesin dermiş. Sonra aklına bir fikir gelmiş. Masalların sonu güzel bitince kerevete çıkılıyor diye kerevetli bir ev yaptırmış ki mutlu insanları görebilsin. Zamanla sadece mutlu olanları görünce bile mutlu olmaya, hiçbirşeye üzülmemeye başlamış. Sonra büyümüş, büyümüş ağaç kadar bir çiçek haline gelmiş ki göremediklerini de görebilsin. Yine aklına bir fikir gelmiş. Diğer insanlarda bu eve gelir ya da kendilerine kerevetli bir ev yapıp hep mutlulukları görürse onlarda zamanla daha mutlu biri haline gelirler. Tüm dünyanın duyabileceği şekilde bağırmaya başlamış düşüncelerini. Duyan duymayana söylemiş. Köpekler havlayarak, kediler miyavlayarak, kuşlar öterek durumu izah etmiş.
Bir bakmış ki sesleri dünyanın öbür ucunda yankılanıyor. Mutluluk nidaları atılmaya başlamış heryerde. Dünyada mutsuz, canı yanan tek insan kalmamış. Mutluluk bulaşmış tüm kainata.
Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetli eve. 😀
💭💭💫💫⚘🐶🐺🌍🌎🌏🗻🏡🛋
.
(Keşke masallar gerçek olsa...)

Hamide Gür Çatak

1 Ağustos 2016 Pazartesi

Kâğıtlar Daha Çok Duymuştur Sesimi




 Küçüklüğümden kalan en güzel alışkanlığım yazmak.✏ Hissettiklerimi kâğıtlara yazar, bazen yazdıklarımı yırtar atardım. En büyük sırdaşım olmuştur kâğıtlar... 📝

 Yazarak ders çalışır, öğretmenlerin anlattıklarını yazarak not alırdım. Hatta annemin "Elalemin çocuğu da ders çalışıyor. Bizimki de... Her yer kağıt. Bu nedir böyle..." deyişi kulaklarımda hâlâ. :)

 Lisedeyken mektup yazardım aileme, arkadaşlarıma. (İzmir'de yatılı lisede okudum) ✉ O zamanlar yani doksanların sonu iki binlerin başında teknoloji böyle her eve ulaşamamıştı. Zenginlerin evinde bilgisayar vardı. Yani onlar daha erkenden bağımlısı oldular bu meretin... Kazancımız büyük a dostlar. 😉

 Her gün günlük yazardım. Hüzünlenir yazar, sevinirim yine yazardım. Öyle ki konuştuğumdan fazlasını ve konuşmaktan daha fazla yazardım. Kağıtlar daha çok duymuştur sesimi. Nefretimi, sevgimi, kırgınlığımı, öfkemi... Hepsini kağıtlara döktüm. Görülmesini istemediğimi yırttım, yaktım. Birine söylesem kırardım belki, geri de alamazdım zamanı. Kırmadan ve daha çok kırılmadan yaktım. 

 Şimdi kâğıtlardan çok akıllı telefonumun not defterini kullanır oldum yazmak için. Araç değişsede amaç baki... Yazdıkça çoğaldığımı, huzuru, doyumu hissediyorum. Karın tokluğuna yazıyorum ya acıkıyorum illa... 💜

 İyi günler herkese..


Siz Hiç Güneşin Doğuşunu Tek Başına Seyrettiniz mi?



Siz hiç güneşin doğuşunu tek başına seyrettiniz mi?


En taze haliyle yepyeni bir gün başlıyorken, şehrinizi hissettiniz mi?


O şehirde tüm renkler tamam mı?


Olması gereken tüm insanlar oradalar mı?


Yaşanması gerekenler bu kadar mı?


Neleri unutmuşum, nelerden vazgeçmişim daha neler yapabilirim bu şehirde diye hiç düşündünüz mü?


İnsan eksikleri ile de insan...


Yalnızlığı ile de insan...


Sadece kazandıkları ile değil. 


Kaybettikleri ile de insan. 


Siz gün doğarken kaybettiklerinizden vazgeçip elinizde bulunanlarla yetindiniz mi? 


Gün batarken bir hüzün çöküyor sebepsiz...


Belki de karanlığı sevmiyoruzdur.


O yüzdendir bu melankolik halimiz.


Kalabalıklar da kafamızı karıştırır. Hayallerimize sınırlar koyar.


Siz hiç güneşin doğuşunu tek başına seyrettiniz mi?


Hamide Gür Çatak


(Not:Fotoğraf alıntıdır. )